|
EZAN ve İKÂMET |
Ezanın lügat mânası, îlân = bildirmek
demektir. Dinî mânada ezan, Müslümanlara namaz vakitlerini bildirmek
için okunan bâzı mübârek sözlerden ibarettir. Ezan okuyan
kimseye müezzin denir.
|
Ezanın Hükmü Nedir?
|
Beş vakit farz namazlar için
ezan okumak, Kitab (Mâide sûresi, âyet 58; Cum'a sûresi, âyet, 9)
ve Sünnet ile sâbittir. Hükmü ise, sünnet-i müekkedenin kifaye kısmındandır.
Yani bir mahallede bir kişinin bu vazifeyi yerine getirmesiyle diğerleri
üzerinden terk mes'ûliyeti düşer. Fakat ezan okumanın
tamamen terkedilmesiyle, umum o mahalle halkı mes'ul olur.
Ezan, aynı zamanda İslâm
şeâirlerinin büyüklerinden olduğu için vâcib derecesinde
bir sünnettir.
Ezan, Hicretin 1. yılında
Medine'de meşrû kılınmıştır.
|
Ezanın Ehemmiyeti ve Faziletleri
|
Ezanla, Müslümanlara namazların
kılınacağı vakitler bildirilmekle beraber; namazın
kurtuluş ve felâha sebeb olacağı da devamlı hatırlatılmakta,
böylece mü'minler namaz kılmaya teşvik edilmektedir.
Bunlardan daha da önemlisi, İslâm dîninin tevhid ve nübüvvet
gibi en mukaddes esasları, ezan vasıtasıyla bütün
cihana ilân edilmiş olmaktadır.
Bu bakımdan ezan okumanın
fazileti büyük ve sevabı çoktur.
Bu hususla ilgili bâzı hadîs
meâlleri şöyledir:
"Eğer insanlar ezanda ve
ilk safta olan fazileti bilmiş olsalardı, muhakkak bunun için
aralarında kur'a çekerlerdi."
"Müezzinler kıyâmet günü
boy bakımından (sevab ve ecir cihetinden) insanların en
uzun olanlarıdır."
"Müezzin sesinin yetiştiği
yere kadar ins-cin hiçbir şey yoktur ki o sesi işitip duymuş
olsun da, kıyâmet gününde o müezzine hüsn-i şehâdette
bulunmasın."
Hz. Ömer (ra) de, "Üzerimde
halifelik vazifesi bulunmasaydı, müezzinlik yapardım"
diyerek ezan okumanın ne derece büyük bir fazilet olduğunu
dile getirmiştir (*). Ezan ve ikamet bu ümmetin
hususiyetlerindendir. Gerçi Hz. Âdem'in yeryüzüne indirilmesi esnasında
gördüğü vahşet üzerine, onun korkusunu yatıştırmak
üzere Hz. Cebrail'in ezan okuduğu rivayet edilmekteyse de, bu,
namaz için ezan okunmasının bu ümmete mahsus bir özellik
olma keyfiyetini değiştirmez.
|
Ezanın sözleri ve bu sözlerin
kısaca mânaları şöyledir:
Allâhu Ekber Allâhu Ekber |
Allah en büyük ve en yücedir |
Allâhu Ekber Allâhu Ekber |
|
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah |
Allah'tan başka hiçbir ilâh
olmadığına şehâdet ederim |
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah |
|
Eşhedü enne Muhammeder-Rasûlüllah |
Muhammed'in (asm) O'nun Resûlü
olduğuna da şehâdet ederim |
Eşhedü enne Muhammeder-Rasûlüllah |
|
Hayye ale's-Salâh |
Haydin namaza! |
Hayye ale's-Salâh |
|
Hayye ale'l-Felâh |
Haydin kurtuluş ve felâha! |
Hayye ale'l-Felâh |
|
Allâhu Ekber Allâhu Ekber |
Allâh en büyük ve en yücedir. |
Lâ ilâhe illâllah |
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur |
Öğle, ikindi, akşam ve
yatsı vakitlerinde ezan bu şekilde okunur. Sadece sabah namazında
Hayye ale'l-Felâh dendikten sonra iki kere de: Es-Salâtü hayrün
mine'n-nevm: "Namaz uykudan hayırlıdır",
denilir. Bu ilâveyi Peygamberimiz Hz. Bilâl'e emretmiştir. Uyku dünya
rahatını, namaz ukbâ saâdetini te'min ettiğinden ve
ukba rahatı, dünya rahatından efdal olduğundan böyle
denmiştir. Sabah namazının kazası için okunan
ezanda bu ilâvenin söylenmesinde ihtilâf vardır.
|
İkamet Nedir?
|
Namazların farzlarını
kılmağa başlarken okunan ezan sözlerinden ibarettir.
Ezan vaktin başlangıcında
okunur; ikamet ise farza durulacağı zaman getirilir.
|
İkametin Sözleri Nasıldır?
|
İkametin sözleri de ezanın sözlerinin aynıdır.
Yalnız, Hayye ale'l-Felâh dendikten sonra iki kere de Kad kâmeti's-Salâh
cümlesi söylenir. Mânası: Namaza başlandı, demektir.
|
Müezzinde Bulunması Gereken Vasıflar
Nelerdir?
|
Bir müezzinde bulunması
gereken vasıfları şöyle sıralayabiliriz:
1 - Müezzin erkek olmalıdır.
Kadının ezanı mekruhtur.
2 - Müezzinin aklı yerinde,
ilim ve takvâ sâhibi bir zât olması gerekir. Fâsık ve
cahillerin ezanı mekruhtur. Delilerin ezanının iadesi
icabeder. Bâliğ olmasa da akıllı ve mümeyyiz olan çocuğun
ezanı câizdir.
3 -Müezzin ezanı okurken
abdestli olmalı ve ezanı ayakta okumalıdır. Ancak,
ezanın abdestsiz olarak okunmasında bir beis yoktur. İkametin
abdestsiz okunması ise mekruhtur. Fakat iade gerekmez.
Cünübün ezanı da, ikameti
de mekruhtur. İadesi gerekir.
Yalnız kendisi için ezan
okuyan kimsenin ise, ezanı oturarak okumasında bir mahzur
yoktur. İkametin ise, mutlaka ayakta yapılması şarttır.
4 - Müezzin, ezanı yüksek
bir yerden kıbleye dönük olarak okumalı, Hayye ale's-Salâh
derken sağa, Hayye ale'l-Felâh derken ise sola dönmelidir. Eğer
minarede okuyorsa, önce kıbleye dönerek ezana başlamalı,
sonra sağdan itibaren şerefede dönmelidir.
5 - Müezzin ezan okurken ve ikamet
getirirken konuşmamalıdır. Hattâ bu esnada kendine selâm
verilse bile, o selâma ne hemen, ne sonra, ne de kalben karşılık
vermez. Az söz mekruh, çok söz ise iadeyi gerektirir.
|
Ezan ve İkamette Bulunması Gereken Vasıflar
Nelerdir?
|
1 - Ezan yüksek sesle okunmalıdır.
Çünkü ezandan maksad, namaz vaktini bildirmektir. Ancak sesini yükseltmek
için zorlanmaya da gerek yoktur.
2 - Ezanda cümlelerin arasında
durup beklemek gereklidir. Buna teressül denir. Allâhu Ekber Allâhu
Ekber dedikten sonra bir müddet susup beklemelidir. İkamette ise
teressül yapılmaz. Kelimeler ardarda söylenerek orta yükseklikte
bir sesle okunur.
3 - Ezan ve ikamette sözlerin sırasına
riayet etmelidir. Kelimelerin yerleri değiştirilmemelidir.
Ezan daima ikametten önce okunmalıdır.
4 - Ezan ve ikamet okunurken, araya
başka bir meşguliyet sokulmamalıdır.
5 - Ezanın hemen arkasından
ikamete geçmemelidir. Ezanla ikamet arasında fâsıla olmalıdır.
Duâ etmek, biraz Kur'an okumak, veya namazın sünnetini kılmak
gibi meşguliyetlerle ezan ve ikametin arası açılır.
Ancak akşam namazında, ezanla ikamet arasında 3 âyet
okuyacak kadar az bir fasıla ile yetinilir.
|
Ezanın Âdâbı Nelerdir?
|
Ezanın başlıca
edebleri şunlardır:
1 - Ezana tâzim etmek, okunup
bitinceye kadar dinlemek, bir işle meşgul ise, bu meşguliyeti
bırakmak.
2 - Ezana, gerek dâvetine uyup
cemaata giderek fiilen, gerekse ezandaki şehadetleri tekrar ederek
kavlen icabet etmek.
Peygamber Efendimiz bir hadîs-i
şerîflerinde:
"Ezan nidâsını işittiğinizde,
siz de müezzinin söylediklerini söyleyiniz" buyurmuşlardır.
Bu itibarla:
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah
şehadeti işitilince,
Ve ene eşhedü en lâ ilâhe
illâllahü vahdehû lâ şerîke leh, ve enne Muhammeden abdühû
ve Resûlüh. Radıytü billâhi Rabben ve bi-Muhammedin Resûlen ve
bi'l-İslâmi dînen... denilmelidir.
Birinci Eşhedü enne
Muhammeden Resûlüllah nidasında, Sallallahu Aleyke ya Resûlâllah,
İkincisinde ise Karret bike
aynî yâ Resûlâllah demeli ve aynı anda başparmakların
tırnakları veya işaret parmaklarının uçları
hafifçe öpülerek gözlere sürülmelidir. Bu, müstehabdır ve
ezan için güzel bir edebdir. İkamette böyle yapılmaz.
Hayye ale's-Salâh ve Hayye
ale'l-Felâh denirken, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm
denmelidir.
Sabah ezanında müezzinin
Es-Salâtü hayrün mine'n-nevm demesine karşılık,
Sadakte ve berirte ve bi'l-hakkı natakte denilmelidir.
-
Kur'an bile tilâvet edilse,
ezanı dinleyip icabet mendubdur. Mescidde tilâvet olunuyorsa,
fiilî icabet gerçekleştiğinden tilâvete devam edilir.
-
Birden fazla ezan okunan
yerlerde, birinciye icabet edilir.
-
Cünübe icabet gerekir. Hayızlı
ve nifaslıya ise gerekmez. İcabet esnasında müezzini
geçmeyip her cümlede onu takip etmelidir.
Nihayet ezan bitince şu duâyı
okumalıdır:
Allahümme rabbe hâzihi'd-da'veti't-tâmmeti
ve's-salâti'l-kâimeti âti Muhammedeni'l-vesîlete ve'l-fazîlete
veb'ashü makamen Mahmûdenillezî veadtehû.
Bilhassa bu son duâyı
okuyanların Hz. Peygamber'in şefâatine mazhar olacakları,
bizzat Efendimiz'den sahih bir hadîsle rivayet edilmiştir.
3 - Ezan ile ikamet arasında
istiğfar edip dualar yapmak.
Hadîs-i şerîf'te, ezan ile
ikamet arasında yapılan duâların red olunmayacağı
beyan buyurulmuştur.
4 - Ezanı Allah'ın mağfiretine
dâvet kabûl edip onu ganimet bilmek.
|
Ezanla İlgili Mes'eleler:
|
Cumadan başka hiçbir namaz için
birden fazla ezan ve hiçbir farz namaz için de birden fazla ikamet
getirilmez.
Binaenaleyh bir camide ezan ve
ikametle vakit namazı mu'tad vechile kılındıktan
sonra, tekrar cemaatle veya münferiden aynı namazı kılacak
kimseler, ne ezan okurlar ne de ikamet getirirler. Cuma namazında
ise, iki ezan okunur. Biri dış, diğeri iç ezandır.
İtibar iç ezanadır. Zira Hazret-i Peygamber zamanında
yalnız içte okunan ezan vardı. Sonra insanlar çoğalınca
Hazret-i Osman devrinde ikinci bir ezan daha okunmaya başlandı.
Vitir, bayram, terâvih gibi vâcib
ve sünnet namazlar ve nafile namazlar için, ezan ve ikâmet yoktur.
Ancak kaza namazları için ezan ve ikamet getirilmesi sünnettir.
Zira ezan ve ikamet namazın sünnetleridir. Vaktin sünneti değildir.
Cenaze namazı için de ezan ve ikâmet yoktur.
Evde veya kırda tek başına
kılınacak farz namazlar için, hem ezan, hem de ikâmet
getirilmesi efdaldir. Fakat ezan terkedilebilir, sadece ikamet de
yeterlidir. İkâmetin terkiyle sadece ezan okunması ise
mekruhtur.
Müteaddit kaza namazları başka
başka yerlerde kaza edildiği takdirde, herbiri için ayrı
ezan ve ikâmet lâzımdır. Aynı mecliste kaza edilirse,
her biri için ayrı ezan ve ikamet efdal ise de, ilk kaza namazı
için ezan ve ikamet, diğerleri için sadece ikâmet de kifâyet
eder.
Vakti gelmeden hiçbir namaz için
ezan okumak câiz olmaz. Böyle bir ezanı yeniden okumak gerektir.
Çünkü ezandan beklenen vakti bildirmektir. Vaktin öncesinde ezan
okunması ile bu fayda sağlanamaz. Ancak Ebû Yûsuf ve diğer
üç İmama göre, yalnız sabah ezanı için vaktinden
evvel ezan okunması câiz olur.
-
Namaz için ezandan sonra
"vakt-i salât" gibi bir tâbir ile ayrıca nida
edilmesine tesvip, yani, namaz vaktinin girdiğini tekrar
bildirmek denir. Namaza kalkılmasında tenbellik ve ağır
davranış karşısında böyle ihtarlarda
bulunulmasını, sonradan gelen âlimler güzel görmüşlerdir.
-
Cuma namazını kılamayan
kimse, onun yerine ezansız ve kâmetsiz olarak öğle namazını
kılar. Çünkü ezan ve ikâmet, cemaatla kılınması
müstehab olan farz namazlar içindir. Halbuki Cuma günü öğle
namazının cemaatle kılınması mekruhtur.
Bunun için ezan ve kâmet getirilmez.
-
İkâmetten sonra sünnet kılınsa
yahut imam ikâmetten sonra hazır olsa, ikâmeti yeniden
getirmek gerekmez. Ancak ikâmetten sonra araya yeme içme gibi bir
fasıla girse ikâmeti yenilemek gerekir.
-
İkâmet getirilirken
camiye giren kimse, ayakta ikâmetin bitmesini beklemez oturur. Müezzin
Hayye ale'l-Felâh'a gelince kalkar.
-
Eğer namazı ikâmet
etmekte olan müezzin kıldıracaksa, müezzin ikâmeti
tamamlamadıkça, cemaat yerinden kalkamaz.
-
İkâmete icabet de müstehabdır.
Bu icabet, ezandaki icabet gibidir. Yalnız müezzin Kad Kâmeti's-Salâh
deyince dinleyenler:
Ekâmehallahü ve edâmehâ derler.
-
Namaz vakitleri kendisine
bildirilen bir âmânın ezan okuması câizdir.
-
Yeni doğan yavrunun,
sar'alının, öfkelinin, titiz huylu insan ve hayvanın
kulağına ve yangına karşı veya yolcu arkasından,
yahut boş arazide yolunu şaşırana ezan okumak
menduptur.
-
Sünnete uygun okunmayan ezana
icabet mendup değildir.
-
Bir camide ezan ve ikâmetsiz
farz namaz kılınması mekruhtur. Ancak o mahallede
daha önce ezan ve ikamet okunmuşsa terk edilmesinde bir beis
ve mahzur yoktur. Ancak okunmaları efdaldir.
Tekbirin başında uzatma
yapmak:
Aaaallahü Ekber tarzında okumak insanın îmanını
zedeler. Çünkü "Allah büyük mü?" demek olan bu söyleyiş,
inkâr mânası ifade eder.
Tekbirin sonunda:
Allahü Ekbaaaar şeklinde uzatma yapmak da büyük
hatâdır. Mânâyı değiştirir.
Hoparlörle okunan ezan, şayet
İslâm'ın emrettiği şekilde okunursa, yani müezzinliğin
şartlarına hâiz bir kimse tarafından okunursa, câizdir.
Hoparlör müezzini müezzinlikten azledip ezanını ifsad
etmez. Sadece müezzinin sesini daha fazla yükseltip uzaklara götürür.
Bu da ezan okumanın gayelerinden biridir.
Yalnız teyp ile ezan okumak câiz
değildir. Çünkü ortada insan yoktur. Aksiseda kabilindendir.
(Halil Günenç, Günümüz Mes'elelerine Fetvâlar)
|
Ezan Başka Bir Dilde Okunabilir mi?
|
"Ezanın bir adı da
Ezan-ı Muhammedî'dir. Hem Muhammed ümmeti olduğunu söylemek,
hem de O'nun ezanını, onun istediği ve okuttuğu
şekilde okumamak, yüce Peygamberimizi gücendirmek ve O'na karşı
açıkça cephe almak olur. Hem buna ne ihtiyaç var. Bugün Avrupa
ve Amerikalılardan İslâm dînini kabûl edenler de dahil, ayrı
ayrı dillerde konuşan 18 ırkın meydana getirdiği
700 milyonluk (şimdi 1 milyar) İslâm âlemi, günün beş
vaktinde ezan-ı Muhammedî'yi aslına uygun şekilde
okumaktadırlar. Bizi üç kıt'aya hâkim kılan ve bize bu
müstesna vatanı hediye eden dedelerimiz, Müslümanlık şerefiyle
şereflendikleri günden itibaren bin küsur sene, Ezan-ı
Muhammedî'yi aslına uygun olarak okumuşlardır.
Ezanı ifade eden kelimeler,
nice mukaddes hâtıraları dile getirirler. Kundaktaki
yavrudan, cephedeki gaziye kadar bütün Müslümanların kulakları
ve kalbleri, bu ulvî kelimelere âşinadır. Necib milletimizi
bu tarihî ve lâhutî ses ve hâtıralardan mahrum etmeğe çalışmak,
Ezanı Türkçe okumak bahanesiyle yüce dînimizi kundaklamaya ve
sevgili peygamberimizi gücendirmeye yeltenmek, millet bütünlüğünü
parçalama gayretlerinin en denî ifâdesidir." (Ali Kemal
Belviranlı, İslâm Prensipleri).
Ezanı başka bir dilde
okumağa zorlamanın hukukî vechesini ise, merhum Prof. Ali
Fuad Başgil şu şekilde izah etmektedir:
"Dinlerin kendilerine mahsus
ve bünyelerinin mantığına uygun akîdeleri ve ibâdet
usulleri olduğu gibi, birer de ibâdet ve dua dili vardır. Bu
dil, o dîne mahsus olarak ve o dînin nasları ile ve asırlar
içindeki teâmülleriyle yerleşip kökleşmiştir. Meselâ
Hıristiyanlıkta Katolik Kilisesinin ibâdet dili Lâtincedir.
Müslümanlığın ibâdet dili de Arabçadır. Çünkü
İslâm'ın mukaddes kitâbı olan Kur'an, Arabçadır.
Müslüman ferdin ibadet hakkı, ibâdeti, İslâm dîninde
yerleşmiş olan usûl, âdâb ve lisân ile yani Kur'an diliyle
yapabilmesini îcab eder. İslâm dînine mahsus ibâdetlerin usûl,
âdâb ve lisânı üzerinde herhangi bir düşünce ile oynamak
ve bunları gelişi güzel değiştirmeğe kalkışmak
ve meselâ Ezân'ı asırlardan beri dünyanın dört köşesinde
günde beş defa okunduğu dilden başka bir lisanla okutmağa
zorlamak, yalnız diyanete değil, aynı zamanda Müslüman
vatandaşın ibâdet ve duâ hakkına zâlimce tecâvüzdür."
(Din ve Lâiklik).
|
Konuyla İlgili Tavsiye Linkler
|
|