*´¯`·.¸.·´¯`·.((( RAVDA.net ))).·´¯`·.¸ | SeVGiYe aÇILaN KaPI
     

D e u t s c h  

0
0
0
0


EBREHE ve FİL VAKASI

Cahiliyye'nin Diğer Manası

Cahiliyye; insanın insan iradesinin dışındaki unsurlar üzerinde toplanmasını temine çalışan, insanı insana ve topluma köle yapan bir sistemin; beşeriyeti Allah'a ibadetten uzaklaştırıp, herhangi bir adla anılan beşerî sistem ve prensiplere itaata zorlayan yönetimin adıdır. İnsanları, kavimlere, renklere, tarihlerinin karanlık çağı efsanelerine yönlendiren, ayrı ayrı dil farklılığı sebebiyle ümmet şuurundan uzaklaştırmaya çalışan her türlü despotizm, cahiliyenin bir görüntüsüdür. Kısaca cahiliyye, Allah'ın hükmünden başka hüküm arayan ve Allah'ın hükmünden başka hükme rıza gösterenlerin tavrı, hayat biçimi ve sistemidir. 

Ebrehe'nin Kulleys Kilisesini Yaptırışı

Habeş Necaşi'nin Yemen Valisi ve Kumandanı Eryat'ı öldürerek yerine gecen Ebrehetül Esrem Hıristiyandır. Halkın, Hacc Mevsiminde Hacca gitmeye hazırlandıklarını görünce:
- "Halk, nereye gidiyorlar?" diye sordu.
- "Mekke'deki Beyt-i Haramı Hacc etmeğe gidiyorlar!" dediler. Ebrehe:
- "O Beyt, neden yapılmıştır?" diye sordu.
- "Taştan yapılmıştır" dediler. Ebrehe:
- "Onun Üzerine ne örtülmüştür?" diye sordu.
- "Bu ülkeden giden Vasail'den (çizgili ince Yemen kumaşından) örtülmüştür. " dediler. Ebrehe:
- "Mesih üzerine yemin ederim ki: ben, size ondan daha iyisini yapacagim !" dedi.

Kayser'e yazarak Sana'da bir kilise yapmak istediğini bildirdi ve bu hususta kendisine yardım edilmesini istedi. Kayser, Ebrehe'ye sanatkarlarla Mermer ve mozaik gönderdi. Ebrehe, meşhur Me'rib Kraliçesi Belkisin metrük sarayından da, işe yarayan taş, mermer gibi ne varsa, hepsini Sa'a'ya taşıttırdı. 
Kilisenin inşasını, çok sıkı tuttu. İşçilerden her hangi birisi, güneş doğmadan işinin başında bulunmayacak olursa, Ebrehe'ye götürülür, o da, ceza olarak o işçinin elini keserdi!

Nitekim, işçilerden birisi, işinin başına erkence gelmekte gecikmiş güneş doğmuştu. Cezadan bağışlanmasını, Ebrehe'den rica etsin diye ihtiyar annesini de yanında getirmişti. Kadıncağız, oğlunun mazeretini arz edip bağışlanmasını dilemişse de, Ebrehe:
- "Ben, kendimi yalancı çıkaramam!" diyerek isçinin elinin kesilmesini emir etti. Bunun üzerine, ihtiyar kadın:
- "Demir baltanla vur (elleri, kolları kes) bakalım. Bu gün, hakimiyet senin amma, her zaman senin değildir. Yarın senden başkasının olacaktır !" dedi . Ebrehe:
- "Onu, yanıma getiriniz!" dedi. Getirilince, kadına:
- "Bu Kırallık, benden başkasına da, geçecek midir?" diye sordu. Kadın, hiç çekinmeden:
- "Evet !" dedi.

Ebrehe, Kuleys kilisesinin, üzerine çıkınca, Aden denizini göre bilecek derecede yükseltmek niyetinde idi. Fakat, "Bu günümden sonra, taş üstüne taş koymayacağım!" diyerek kadının oğlunun elini kesmekten vaz geçti. Halkı da, çalışmaktan af etti. Yapılan Kilisenin dışından yüksekliği, altmış zira' idi. İçten, on zira' doldurulmuştu. Kiliseye, mermer merdivenle çıkılmakta idi. Kilise, hisarla çevrilmişti. Kilise ile hisar arasındaki açıklık, her tarafından iki yüz zira' idi. Kilisenin duvarları, Yemenlilerin Cerup dedikleri süslü taşlarla örülmüştü. Taşların aralarına burçları andıran ve birbiri içine girmiş müselles şeklinde, yeşil, kırmızı, beyaz, sarı ve kara taşlar konmuştu. Kilisenin bütün duvarları, yuvarlak biçiminde kara aban us ağaçları ile bölünmüştü.
Ağaçlar, bir adamın kucaklayabileceği kalınlıkta idi. Örülen mermerlerin yüksekliği bir zira' idi. Mermerlerin Üzerine, San'a dağının parlak kara taşlarından, onların üzerine, parlak sarı taşlarından, onların üzerine de, parlak ak taşlarından örülmüştü. Kulleys kilisesinin duvarlarının kalınlığı altı zira' kapısının yüksekliği on zira ' , genişliği dört zira' idi.

Halkın Kulleys Kilisesini Tavaf ve Ziyarete Çağırılışı
Ebrehe, Kulleys kilisesini yaptırdıktan sonra, ona kapıcılar, bakıcılar da tayin etti. Kulleys'in içinde buhur yakılmağa başlandı. Kısa zamanda isten, misk bulaşığından duvarlar kararıp mücevherler görünmez oldu. Ebrehe, emr etti. Halk, Kulleys'i, tavaf ve ziyarete başladılar Ebrehe, aynı zamanda bütün Yemen ülkesinde bulunanlara, Kulleys'i hac ve ziyaret etmeleri gerektiğini ilan etti. Bu, Arapların çok ağrına gitti. Kulleys kilisesine ve onu yaptıran Ebrehe’ye kin bağladılar. Hatta bir bedevi Arap Kulleys kilisesinin içerisine pisledi.

Bazı Arap kabilelerinden Arabiler Kulleys kilisesinde çalışan hademeleri sarhoş ederek kilise içerisine kokmuş leşler, pislikler attılar. Bunu duyan Ebrehe kızarak bunu muhakkak Araplar yapmıştır diyerek öfkelendi ve Kabe’yi yıkmak için Necaşiden yardım istedi. Necaşi yardım maksadıyla elinde bulunan O günün en iri Fili olan Mahmud`u ve askerlerini gönderdi. Ve Ebrehe, Kabe’yi yıkmak için yola çıktı...

Fil Vakası
Ebâbil, Arapça'da "bölükler, sürü, sürüler" demektir. Kelime, Kur'ân-ı Kerim'de Fil sûresinin üçüncü âyetinde geçmektedir. Fil sûresinde olay şöyle anlatılmaktadır:
"Görmedin mi Rabbin fil sahiplerine ne yaptı? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üstlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı. Nihâyet onları yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı." (Fil Sûresi: 1-5). 

Bu olay Hz. Peygamber'in doğduğu yıl olmuş ve orduda bulunan fillerden dolayı Araplar arasında "Fil Vak'ası", geçtiği yıl ise "Fil Yılı" olarak meşhur olmuştur. 

Ebrehe çok kızgındı ve Kâbe'yi yıkacağına yemin etti. Büyük bir ordu ve gayet iri cüsseli "Mamud" adlı fili önde olduğu halde Mekke'ye yöneldi. M.S. 570 veya 571 yılında altmış bin asker ve on veya dokuz fille yola çıktı.

Ebrehe yolda Yemen kralı Zû Neferi bozguna uğrattı, ardından Has'amlıları yendi ve bunların Nufeyl b. Nubeyb adındaki liderinin hayatını bağışlayarak kendisine Mekke'ye gidişte rehber yaptı. Taif'teyken Sakif'liler tanrıları Lât'ı korumak uğruna Ebrehe ile işbirliğine yanaşıp Ebû Regal'ı ona rehber olarak verdiler. Ebrehe'nin fillerin desteğindeki muazzam ordusunun karşısında hiçbir ordu dayanamadı ve Kureyş'liler bu gelişe bakarak Kâbe'nin yıkılacağına kesin olarak inanmaya başladılar. 

Abdülmuttalibin Ebrehe ile Görüsmesi:
 
Mekke yakınında Mugammes denilen yerde Ebrehe ordusu çadırlarını kurdu ve çevredeki Mekke'lilere âit develeri yağmaladılar. Burada, Ebû Regal öldü. Develerin içinde Abdülmuttalib'in de iki yüz devesi vardı. Ebrehe'nin elçisi Hınata el-Himyeri Mekke'ye giderek Kureyş'lilerin ileri gelenleriyle görüştü ve:
- "Kâbe'yi tavaf etmeyi bıraktıkları takdirde onlara saldırmayacaklarını" söyledi. Onlara sadece Kâbe'yi yıkmak için geldiklerini, kendileri ile savaşmayacaklarını bildirdi. 

Abdülmuttalib:
- "Biz onunla savaşmak istemiyoruz, buna gücümüz de yetmez. Orası Beytullah'tır, eğer korursa O (Allah) Harem'i korur" dedi. Develerini görüşmek üzere Ebrehe'nin yanına vardı. Abdülmuttalib'e iyi davranan ve önce onu takdirle karşılayan Ebrehe, Abdülmuttalib develerini isteyince şöyle dedi:
- "Seni ilk gördüğümde gözüme büyük bir şahsiyet olarak görünmüştün. Ama sen Kâbe'nin korunmasını isteyeceğin yerde develerinin peşine düşünce gözümden düştün." Abdülmuttalib:
- "Ben develerin sahibiyim. Kâbe'nin de sahibi var, O onu korur" dedi. 

Abdülmuttalib develerini alıp Kureyş'lilerin yanına döndü, onlara olup biteni anlattı ve hepsi, muhtemel bir katliâma karşı Mekke'den ayrılıp dağlara çekildiler.

Fillerin Yere Cökmesi: 
Sabaha karşı Ebrehe, Mekke'ye ilerledi. Mamud denilen büyük fil, şehre yaklâşınca yere çöküverdi; kalkması için çok uğraştıkları halde kalkmadı. Öteki fillerin de, Kâbe yönünde sürüldüklerinde yere çöktükleri, başka bir yöne yöneltildiklerinde koşarak kaçmaya çalıştıkları görüldü. Bu mucizevi olayın sıhhatı, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Kusva adlı devesinin Mekke yakınlarında çökmesi olayında, Nebi (s.a.s.)'in söylediği sözlerle sâbit olmuştur: Devesi çökünce Rasûlullah'ın ashâbı, "Deve çöktü" dediğinde, Rasûlullah:
- "Hayır, Kusva çökmedi, yalnız onu 'Fili engelleyen' engelledi" buyurmuştur. Buhâri ve Müslim'de, Rasûlullah (s.a.s.)'in Mekke'nin fethi günü şöyle dediği nakledilmektedir: 
- "Yüce Allah filleri Mekke'ye girmekten alıkoydu. Ama Rasûlünü ve mü'minleri oraya gönderdi. Dün olduğu gibi bugün de oranın hürmeti iâde olmuştur. Dikkat edin, hazır olan olmayana bildirsin. " 

Kuşların Ebrehe Ordusuna Saldırması: 
Ebrehe ordusu Mekke'ye girerken deniz tarafından, dahâ önce o bölgede hiç görülmemiş, kırlangıca benzer kuş sürüleri bir anda ortaya çıkarak Ebrehe ordusuna saldırdılar. Gaga ve pençelerinde taşıdıkları taşları ve çamurdan balçıkları askerlerin üzerine bıraktıklarında onlar, kurumuş, paramparça olmuş ağaç yaprakları gibi dağıldılar. Rehberleri Nufeyl kaçtı, askerler kuş saldırısında telef olup feci şekilde öldüler; yolda kalanlar, geriye dönenler de helâk oldular. Mekke'liler bu mucizeyi dağlardan seyrederken Allah'ın irâdesi karşısında hayret ve dehşet içindeydiler. Ebrehe, bu saldırıda etleri parçalanmış, çürümüş halde San'aya dönerken, Hasm kabilesinin yaşadığı bölgede göğsü ikiye yarılarak acıklı şekilde öldü. 

Müşrik Kureyşlileri bu olay o kadar etkilemiştir ki, üç yüz altmıştan fazla Kâbe putunu unutup yedi yahut on sene Allah'a tapmışlardır. Fil sûresin de Allah, Ashâb-ı Fil'in acı âkıbetinin fecâatine sadece ana hatlarıyla değinmiş ve müşriklere, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in dâvetine karşı çıktıklarında, onların başlarına gelebilecek acıklı azabı hatırlatmıştır.

"Görmedin mi Rabb'in fil sahiplerine ne yaptı? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı. Ve onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı." (Fîl Sûresi: 1-5)

  
Geriye

         

 

          

0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
-Tesbit ettiğiniz hataları bize bildirmenizi rica ediyoruz-
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.27063 saniyede açıldı