|
GUSÜL |
Gusül kelimesi, lügatte, yıkanmak,
mânasına gelir. Bu kelimenin dinî mânası ise, bütün
bedenin, hiçbir tarafında iğne ucu kadar kuru yer kalmayacak
şekilde yıkanması demektir.
Gusüle, Türkçemizde boy abdesti
de denir.
|
Gusül Ne Zaman Lâzımdır?
|
Guslü gerektiren haller üçtür:
1 - Cünüplük hâlidir. Bu, iki
sebebden ileri gelir:
a.) İster uyanık halde
olsun, isterse uyku hâlinde olsun, herhangi bir temas veya cinsî münasebet
olmaksızın, erkek ve kadından şehvetle meninin dışarı
atılması.
Meninin şehvetsiz boşalmasından
dolayı cünüplük hâli meydana gelmez. Bu sebeble gusletmek de
gerekmez. Sadece abdest bozulmuş olur.
b.) Cinsî münasebette bulunulması...
Burada meninin gelmesi (inzal) şart değildir. Cinsî münasebetin
kendisi cünüplük sebebidir.
2 - Guslü farz kılan ikinci
hal, kadınların hayız hâlidir.
Kadınların hayız
halleri son bulunca, gusletmeleri farz olur.
3 - Gusletmeyi farz kılan
üçüncü durum, yine kadınlara mahsus bir hâl olan nifas, yani
doğumdan sonraki lohusalık hâlidir.
Nifas hâlinden kurtulan bir kadına
da gusletmek farz olur.
|
Guslün Hikmetleri ve Faydaları
|
Gusül, âkıl-bâliğ olan
her Müslümana, kendisinde guslü gerektiren bir hal meydana geldiği
takdirde farzdır. Gusül temizliğinde, mânevî ve uhrevî birçok
faydalar yanısıra, pek çok maddî fayda ve güzellikler de
bulunmaktadır. Bu sebeble İslâmiyet, gusle büyük ehemmiyet
vermiştir.
İnsan bu vecibeyi yerine
getirmekle, hem Allah'ın muhabbetini kendine celbetmekte ve rızasına
nâil olmakta; hem de maddeten sıhhat ve âfiyet kazanmaktadır.
Gusül, aynı zamanda küçük
günahlara da keffârettir. Peygamber Efendimiz, Enes bin Mâlik
Hazretlerine hitâben:
"Ey Enes! Guslederken mübalâğa
et. Böylece yıkanma mahallinden ayrılırken üzerinde günah
ve hatâlardan arınmış olarak çıkarsın"
buyurmuşlardır. Hz. Enes de:
"Yâ Resûlâllah, mübalâğa
nasıl olur?" diye sorduklarında, şu cevabı almışlardır:
"Saç diplerini ıslat ve
deriyi de pisliklerden arındır."
Cünüplük, ibadetleri ifaya mâni,
mânevî bir kirlilik hâli olduğu için, en başta mü'minin
kendine ağır gelen, huzursuz kılan, ruhunu daraltan bir
durumdur. Rivâyetlerde, yeryüzünün cünüp gezen insanlardan
tiksinti duyup onları Allah'a şikâyette bulunduğu
zikredilmiştir. Cünüp insanların yanına rahmet
meleklerinin gelmeyeceği de yine rivâyetler arasındadır.
Bu sebeble salâhat ve takvâ sahibi kimseler, kendilerinde cünüplük
hâli meydana geldiğinde, bu halden kurtulmak konusunda acele etmişler;
geceyi cünüp olarak geçirmekten şiddetle kaçınmışlardır. Bu, işin takvâ yönüdür.
Bütün bunlar, cünüp olan bir
insanın, uğursuz ve maddeten pis ve necis olduğu mânasına
gelmez. Cünüp kimse ile görüşülüp konuşulmayacağı
söylenemez. Dikkat edilmesi gereken husus; namaz vaktini geçirmeden yıkanmaktır.
İnsan, namaz vaktini geçirmemek şartıyle, yıkanmayı
te'hir edebilir ve bu halde iken cünüp kimseye yapması harâm
olan işlerin dışında kalan herşey'i yapabilir.
Bu da, işin fetvâ yönüdür.
Ebû Hüreyre, bir gün yolda, cünüp
iken, Resûlüllah Efendimize rastlamış, fakat bu cünüp hâliyle
O'nun yanında bulunmaktan sıkılarak savuşup gitmiş,
yıkanıp geri dönmüştü. Resûl-i Ekrem, kendisine
nereye kaybolduğunu sorunca da durumu olduğu gibi anlatmış
idi. Resûlüllah Efendimiz bunun üzerine Ebû Hüreyre'ye şu
cevabı vermişlerdi:
"Sübhânallah, mü'min hiç
necis (pis) olur mu?"
Bu hadîsten anlaşıldığına
göre, cünüp olan bir mü'min, kimse ile görüşüp konuşamıyacağı
bir pislik ve uğursuzluk içine düşmüş değildir.
Şu halde, yeryüzünün tiksinip, rahmet meleklerinin kendisinden
kaçtığı insanlar, cünüplüğü hafife alan ve cünüp
gezmeyi âdet hâline getiren kimseler olmaktadır.
Dinî açıdan bu derece kıymet
ve ehemmiyet taşıyan guslün biraz da maddî ve tıbbî yönü
üzerinde duralım:
Guslün insan sağlığına
yaptığı müsbet te'sir şu şekilde îzah
edilmektedir:
Cinsî boşalma olayı,
insandaki bütün sinir sistemini seferber eden ve bütün organizmayı
sarsan fizyolojik bir hâdisedir. Bu olay esnasında vücutta büyük
bir hücre yıkımı meydana gelir. Bu esnada solunum ve
dolaşım cihazları bu olaya bütün güçleriyle katıldıklarından,
solunum adedi artar. Kan dolaşımı hızlanır.
Hattâ bu esnada sarfedilen kuvvet, bin beş yüz metre koşmaya
eşittir. Yahut başka bir benzetme ile, yedi katlı bir
apartmanın en üst katına koşarak çıkmak kadar
yorucudur.
Bu hâdise vuku bulduktan sonra,
uzviyet müdhiş bir yorgunluk ve ezici bir bitkinlik hisseder. Ağır
bir yük taşımış gibi olur. İşte büyük
bir hücre yıkımına uğrayan ve büyük bir sarsıntı
geçiren insan vücudu, yıkanmak sayesinde derhal bir rehavet ve
gevşeme ile sükûnete kavuşur. Vücuda yeni bir zindelik ve
canlılık gelir.
İşte bu sebeble gusül,
insan için mükemmel bir temizlik, maddeten ve mânen dinlenme ve huzur
bahşeden bir yıkanmadır.
|
Gusletmesi Farz Olanlara, Harâm Olan Şeyler Nelerdir?
|
Cünüp olan kadın ve erkeğe
veyahut hayız ve nifas hâlindeki kadınlara yapmaları harâm
olan dinî vazifeler şunlardır:
1 - Namaz kılmak.
Cünüp olan kimse, oruç tutmakla
beraber, hayız ve nifas hâlindeki kadın, oruç da tutamaz.
2 - Kur'an okumak.
Ezberden veya Mushaf'a bakarak bir
âyet dahi olsa Kur'an okumak (tilâvet) haramdır. Ancak
Kur'an'daki dua ve sena âyetlerini tilâvet kasdı olmaksızın
dua ve sena niyyetiyle ezberden okumak câiz görülmüştür.
Meselâ, cünüp bir kimsenin dua
ve sena âyetlerini ihtiva eden Fâtiha sûresini tilâvet kasdıyla
okuması haramdır. Dua ve sena niyyetiyle okuması ise câiz
olur.
3 - Kur'an okumak caiz olmadığı
gibi Kur'an-ı Kerîm'e el sürmek de caiz değildir. İsterse
el sürülen bir âyet olsun, isterse yarım âyet. Ancak Kur'ân-ı
Kerîm bir mahfaza içinde olduğu takdirde el sürmek caiz olur.
4 - Kâbe-i Muazzama'yı tavâf
etmek.
5 - Zaruret olmaksızın câmi-i
şerîfin içine girmek veya camiin içinden geçmek.
6 - Üzerinde âyet-i kerime yazılı
herhangi altın ve gümüş parayı ve kolyeyi veyahut
levhayı elle tutmak da haramdır.
|
Gusletmeleri Farz Olanlara Mekruh Olan Şeyler
|
1 - Dinî kitablardan herhangi
birini el ile tutup okumak.
2 - Elini, ağzını yıkamadan
yiyip içmek.
|
Guslü Gerektiren Haller İle İlgili Bâzı
Mes'eleler
|
-
Şiddetle yerinden kopan ve
şehvetle dışarı boşalan meniden dolayı,
gusül lâzım gelir. Şehvetle yerinden ayrılıp,
şehvet dindikten sonra dışarı akan meniden dolayı
ise, İmam-ı A'zam ve İmam-ı Muhammed'e göre yine
gusül lâzım gelirse de, Ebû Yûsuf'a göre, gusül gerekmez.
Bu kavle göre, şehvetle
yerinden ayrılan meninin, o anda dışarı boşalması
önlenir ve şehvet dindikten sonra dışarı akmasına
yol verilirse; bu durum guslü gerektirmez. Ebû Yûsuf'un bu görüşünde,
misafirlikte veya kış mevsiminde böyle bir durumla karşılaşanlar
için, büyük kolaylık vardır.
-
Gusül için, cinsî birleşme
sırasında, erkeğin tenasül uzvu (penis) ile kadının
tenasül uzvunun (vagina) tam birleşmesi gerekmez. Penisin sadece uç
kısmının vaginaya girmesi ile, meni aksın akmasın
gusül lâzım gelir. Yalnız kadın ile erkeğin bülûğa
ermiş olmaları da şarttır. Sadece biri bülûğ
çağında ise; gusül, bülûğ çağında olana
gerekir, diğerine gerekmez.
-
Erkeğin tenasül uzvunu bez
gibi bir şeye sararak cinsî birleşmede bulunması hâlinde,
ancak bu birleşmeden tarafların lezzet almaları durumunda
gusül gerekir. Lezzet alınmazsa, gusül gerekmez. Fakat lezzet alınmasa
da, ihtiyaten yıkanılması takvâya uygun görülmüştür.
-
Ön ve arka yoldan birine parmağını
sokmak, guslü gerektirmez.
-
Birini el ile tutmak, okşamak
veya bakmak neticesinde meni gelirse, gusül gerekir. Bu durum, erkek için
de kadın için de böyledir.
-
Uykudan kalkan kimse, yatak çarşafında
veya iç çamaşırında veya butlarında bir yaşlık
görse, duruma bakılır: Eğer rü'yada ihtilâm olduğunu
hatırlıyorsa, gusletmesi gerekir. Fakat ihtilâm olduğunu
hatırlamıyorsa, Ebû Yûsuf'a göre gusletmesi gerekmez. Çünkü,
o yaşlık mezi de olabilir. Kaldı ki, meni bile olsa,
şehvetle geldiği bilinmemektedir. İmam-ı A'zam ve
İmam-ı Muhammed ise, o yaşlığın meni olmayıp,
mezi olduğu kesin bilinmesi halinde guslü gerekli görmezler.
Fakat meni veya mezi olduğunda tereddüt edilse veya meni olduğu
zannı hâsıl olsa, ihtiyaten gusül gerekir, derler.
-
Rü'yada ihtilâm olduğu
halde, dışarı meni akmamışsa gusül gerekmez.
-
Bir kadından, yıkandıktan
sonra, kocasının menisi akacak olsa, tekrar yıkanması
gerekmez.
-
Dövülme, ağır bir
şey kaldırma gibi sebeblerden dolayı şehvetsiz
olarak gelen meni guslü icab ettirmez. İmam-ı Şâfiî ise,
bu halde de guslü gerekli görür.
-
Gayr-i müslimin biri, cünüp
veya hayız veya nifaslı halde iken İslâm'a gelse,
kendisine gusül etmek farz olur. Fakat bu haller kendisinde yokken
İslâm'a girmesi durumunda, yıkanması ona farz değil,
mendubdur.
|
Guslün Sahih Olmasının Şartları Nelerdir?
|
Guslün sahih olabilmesi için, kadınlarda
hayız ve nifas kanının tamamen durmasını;
erkeklerde ise, kendilerinden gelen meninin arkasının
kesilmesini beklemek şarttır.
Erkeğin, kendinden gelen
meninin kesilmesini te'min için inzalden, yani, meninin akmasından
sonra, ya uyuması veya bir müddet yürüyüp gezinmesi veyahut da
birkaç damla da olsa idrar çıkarması gerekir. Bu hususlardan
birine riayet ederek gusleden kimseden, yıkandıktan sonra meni
gelse bile, bu meni guslü bozmaz. Yeniden yıkanmayı
gerektirmez. Fakat bu hususlara riayet edilmeden hemen yıkanılır
yıkandıktan sonra da meni gelirse, guslü sahih değildir.
Tekrar yıkanmak gerekir.
Guslün sıhhatinin ikinci
şartı da; bedende iğne ucu kadar bile, kuru hiçbir yerin
kalmamasına dikkat etmektir. Vücutta yıkanmamış bir
yer kalırsa, o gusül de sahih olmaz.
|
Guslün Rükünleri, Yani Farzları Nelerdir?
|
Guslün farzları üçtür:
1 - Bir kere ağza dolu dolu su
vermek,
2 - Bir kere burna sertçe su çekmek,
3 - Bir kere de bütün vücudu yıkayıp,
temizlemek.
Ağzı, burnu ve bütün
bedeni en az bir kere yıkamak farzdır. Bu yıkamayı
üç'e çıkaran kimse ise, farzı yerine getirmekle beraber, sünnet
sevabını da kazanır.
Guslün farzlarını îfa
ederken bilhassa şu hususlara dikkat etmelidir:
-
Ağza bolca su alarak, ağzın
içini iyice ıslatmalı, dişler arasında, suyun dişlere
temasını önleyecek yemek artıkları varsa, onları
temizlemelidir.
-
Burna ise sertçe su çekerek,
burun içinde kuru yer kalmamasına ihtimam göstermeli; kurumuş
sümük artıkları varsa, onları el ile temizleyerek veya
sümkürerek gidermelidir.
Yalnız oruçlu iken burna su
çekmekte dikkatli olup, boğaza su kaçırmamaya çalışmalıdır.
Bu sebeble, bedende suyun deriye
ulaşmasını önleyici hamur, mum, yağlı boya,
oje, v.s. gibi maddeler varsa, yıkanmadan önce bunların
temizlenmesi şarttır. Tırnak kirleri, pire ve sinek
pislikleri, kına, mürekkep gibi suyun cilde ulaşmasına
engel teşkil etmeyen boyalar, gusle mâni değildir.
-
Kapanmamış olan küpe
deliklerinin de içinin yıkanması gerekir. Kulakta küpe takılı
ise, onları ileri geri oynatmakla bu te'min edilir.
-
Göbek çukurunun içi de yıkanmalıdır.
-
Kadınlarda, uzun veya örgülü
saçların bütünü ıslanması gerekmez. Buna binaen, kadın,
gusül için saçının örgüsünü açmak mecburiyetinde değildir.
Şart olan, saçın diplerine suyun ulaştırılmasıdır.
Saçlarda kuru yer kalsa bile, saç dipleri ıslandıktan sonra
gusül sahih olur.
Erkeklerde durum böyle değildir.
Çok uzun veya örgülü de olsa, erkeklerin, saçlarının
tamamını yıkayıp ıslatmaları gerekir. Çünkü,
saç, erkekler için ziynet değildir. Erkeğin saç uzatmasında
bir maslahat yoktur.
-
Sakal, sık ve gür bile
olsa, suyu cilde mutlaka ulaştırmalıdır. Halbuki,
abdestte sık olan sakalın diplerini yıkamak mecburiyeti
yoktur; sadece sakalın ıslatılması kâfi gelir.
-
Kaş ve bıyıkların
durumu da aynıdır. Kıllar ile birlikte derinin de yıkanması
gerekir.
Mâlikîler ve Şâfiîler, ağzın
ve burnun içini, bedenin zâhirine (dışına) dahil
saymazlar, birer iç organ olarak kabûl ederler. Bu sebeble, bunları
gusülde ve abdestte yıkamak onlara göre farz değil, sünnettir.
Hanbelîler ise, ağızı
ve burnun içini yüzün bir parçası kabûl ederler. Abdestte de,
gusülde de yıkanması bunlara göre farzdır.
|
Diş Dolgusu ve Kaplaması, Guslün Sıhhatine Mâni
midir?
|
Hanefîlerde, gusülde ağız
ve burnun içini yıkamak farz olduğunu biliyoruz. Buna göre ağzında
dolgu veya kaplama dişi bulunan Hanefî bir kimsenin, gusül
abdesti alırken, kaplama veya dolgulu dişi sökmesi ve altına
su geçirmesi mi gerekecektir, yoksa dolgu ve kaplamanın üzerinden geçen su ile gusül yapılmış
mı sayılacaktır?
Bu hususla ilgili, Fetvâhâne
hey'et-i ilmiyesince Fetvâ Emîni Nuri Efendi riyasetinde ikmâl edilmiş
ve Fetvahâne müsevvidlerinden Ali Murtaza tarafından neşredilmiş
bulunan "İlâveli Mecmua-i Cedîde" isimli Fetvâ kitabında
şu fetva yer almaktadır:
"Üzerine gusül farz olan
Zeyd'in, oyuk (mücevvel) olan dişleri altın veya gümüş
ile doldurulmuş olup, dişlerinin oyuğuna yapışmış
olduğu için altın ve gümüşü çıkartmakta güçlük
ve meşakkat bulunmakta; gusül ederken o dişlerin oyuğuna
su girmese ve bu şekilde bir zaruret meydana gelmiş bulunsa,
suyu o dişlerin içine ve oyuğuna ulaştırmak, temas
ettirmek farz olmayıp, dışını (dolgunun üstünü)
yıkamakla gusletmiş ve temizlenmiş olur mu?
Elcevab: Olur."
Bu fetvaya göre; ihtiyaç halinde
dişlere dolgu ve kaplama yapılmasında hiçbir mahzur
yoktur. Gusülde bu dişlerin sadece dış yüzeyi yıkanır.
Dolgu ve kaplamayı söküp içini yıkamak gerekmez.
Son devir Şeyhü'l-islâmlarından
Uryanizâde de diş doldurmaya fetvâ vermiştir.
Netice olarak diyebiliriz ki; gusülde
ağız içindeki kaplama veya dolgulu dişlerin içine su geçmesi
imkânsız olunca, yıkaması mecburî olmaktan çıkar.
Çünkü, bunlar ziynet ve süs için yapılmış olmayıp,
ihtiyaç için başvurulan tedavilerdir. Tıpkı yaraların
üzerine konulan sargının altına suyun geçmesinin mecburî
olmadığı gibi...
Diş sağlığının,
insan hayatında önemli bir yeri vardır. Dişteki rahatsızlıkların,
pek çok hastalığın ortaya çıkmasına sebeb
olduğu bugün tıbben de sâbittir.
Tedavinin zarurî îcabı
olarak yapılan dolgu ve kaplamalar, gusle mâni telâkki edildiği
takdirde, İslâm âleminde diş hastalıkları ve
rahatsızlıkları alıp yürür. Müslümanların
sağlığı tehlikeye düşer. Diş dolgusu ve
kaplama, artık tedavide vazgeçilmez bir zaruret hâline geldiği
için, belvâ-i âmme hâline de gelmiş, mahzurları mübah kılan
mevzuya da girmiş olur. Bu bakımdan dahi kaplama veya dolgulu
dişler, gusle mâni olmazlar.
Bununla beraber vesveseye kapılanlar,
takvâ üzerine hareket etmek istiyenler, gusülde Şâfiî
mezhebine de niyet edebilirler. Bilindiği gibi Şâfiî'de ağzın
ve burnun içini yıkamak farz değil, sünnettir.
|
Altın Diş Takmak veya Dişleri Altın Kaplatmanın
Hükmü Nedir?
|
Mebsut'da, İmam-ı
Muhammed'in, altın diş taktırmakta veya dişi altın
kaplama yaptırmakta hiçbir mahzur görmediği
kaydedilmektedir.
İmam-ı A'zam ise, altın
dişi mekruh addetmekte, ancak gümüş diş taktırmayı
veya dişleri gümüşle kaplatmayı caiz görmektedir.
İmam-ı A'zam'ın altın dişi mekruh görmesi, altın
süs ve ziynet eşyası olup erkeğe caiz olmaması
sebebiyledir. Şu halde altın diş, süs için değil
de, tıbbî bir zaruret olarak takılırsa, ortada bir
mahzur kalmaz. Nitekim günümüzde, altın dişlerin, gümüş
dişlere göre daha sıhhata uygun olduğu ve ağızda
kötü koku yapmadığı bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır.
Ağızdan çıkarılıp
takılabilecek şekilde seyyar olan diş ve protezlerin, gusülde
ağzı yıkarken çıkarılmaları icabeder. Böylesi
temizliğe de daha uygundur.
|
Guslün Sünnetleri Nelerdir?
|
Guslün başlıca sünnetleri
şunlardır:
1 - Gusle besmele ile başlamak.
2 - Kalb ve dil ile gusle niyet
etmek.
3 - Gusle, abdestte olduğu
gibi misvak kullanarak, yani dişleri temizleyerek başlamak.
4 - Gerek "Besmele"yi,
gerekse niyeti, gusle başlamadan önce yapmak.
5 - Gusülde evvelâ elleri, sonra
avret yerlerini yıkamak. Bedende veya avret mahallinde meni veya
benzeri bir pislik varsa, onları gidermek.
6 - Bundan sonra âdâb ve erkânına
riayet ederek abdest almak. Eğer ayakları altında kullanılmış
su birikiyorsa, abdestte ayakların yıkanması işini,
guslün sonuna bırakmak gerekir.
7 - Abdest aldıktan sonra,
evvelâ üç kere başa, sonra üç defa sağ omuza, sonra da
üç defa sol omuza su dökünmek. Suyu her uzva ilk döküşte her
yerini iyice ovalamalıdır.
Bir kimse ağzına ve
burnuna su alıp temizledikten sonra, akar suya ve büyük bir
havuza, yahut da denize bütün vücuduyla dalsa, gusletmiş olur.
Bu halde iken bir de kımıldar,
suyun içinde hareket ederse, gusüldeki sünnetlere de riayet etmiş
ve sünnet üzere gusül abdesti almış demektir.
|
Guslün Âdâbı (Müstehabları) Nelerdir?
|
Abdestin âdabları, aynı
zamanda guslün de âdâblarıdır. Ancak abdestte kıbleye
karşı dönmek ve duaları okumak âdâbdan sayılır
iken, gusülde bunlar yapılmaz. Avret yeri açık olabileceği
için, kıbleye dönmek mekruh görülmüştür.
Guslün en mühim âdâbı; yıkanırken
avret yerlerini örtülü bulundurmaktır.
Bütün peygamberler, utanmanın
insanın en büyük meziyeti ve vasfı olduğunda ittifak
etmişlerdir. Utanan insan, bedenini, bilhassa avret yerlerini başkalarına
teşhir edip baktırmaktan hoşlanmaz. Terbiye ve edebi buna
mâni olur. Beşeriyete örnek olan din büyüklerinden bir Sahâbe:
"Gökten düşüp parça parça olmaya razıyım. Fakat
avret yerimi açarak başkalarına göstermeye razı değilim"
sözüyle, bizlere bu yolda örneklik etmişlerdir.
Bu sebebledir ki, müslümanlar,
gerek hususî ve gerekse umumî yerlerde yıkanırken dikkat
etmeli, avret yerlerini daima örtülü bulundurmaya gayret göstermelidirler.
Şu kadar var ki, evlerdeki
şahsî banyolarda veya umumi hamamların tek kişilik banyo
odalarında kısa bir süre için, insan, bedeninin tamamını
açıp traş ve benzeri temizlikleri yapabilir. Kimse görmediği
için bunda mahzur söz konusu değildir. Ama bu hâl, âdet hâline
getirilmemeli, istenen temizlik yapıldıktan sonra, hemen avret
yerleri örtülerek haya duygularının zedelenmesine meydan
verilmemelidir.
Abdestte olduğu gibi, guslü müteâkip
iki rek'at namaz kılmak da âdâbdandır. Din büyükleri bu
namazı hiçbir zaman ihmal etmezlerdi. Bu namaz Allah'a hamd ve
şükür makamında yapılan bir nafile namazı
olabileceği gibi, kaza namazı da olabilir.
|
Guslün Mekruhları Nelerdir?
|
Abdestte mekrûh olan şeyler
gusülde de mekruhtur. Fazla olarak gusül yaparken dua okumak ve kıbleye
dönmek de mekruh görülmüştür.
Gusülde bir uzuvdaki su ile diğer
bir uzvu ıslatmak caizdir. Çünkü gusülde bütün beden tek uzuv
sayılır. Bu durum abdestte câiz değildir.
|
Gusül Nasıl Alınır?
|
Guslü dar ve geniş zamanda
olmak üzere iki türlü almak mümkündür:
1 - Suyun azlığı, soğukluğu,
vaktin müsaadesizliği gibi hallerde, acele olarak yapılan gusülde
evvelâ ön ve arka taraftaki kirler giderilir. Sonra üç defa ağıza,
üç defa buruna su çekilerek içlerinde kuru yer kalmaması te'min
edilir. Bundan sonra da baştan, sağ ve sol omuzlardan dökülen
su ile bedenin tamamı yıkanıp ıslatılır.
Kuru yer kalmadığı anda, gusül yapılmış
olur.
Bu, dar ve sıkışık
anlarda ve sadece guslün farzları yerine getirilerek yapılan
gusüldür.
2 - Müsait zaman ve mekânda yapılan
gusülde ise, yine edeb yerleri yıkandıktan sonra, evvelâ,
namaz abdesti gibi güzelce bir abdest alınır. Önce baştan,
daha sonra ise sağ ve sol omuzlardan sıra ile üçer defa su dökülür.
Her döküşte bedenin tamamı bir güzel ovalanır, mânevî
kirlerin yanında maddî kirlerden
de temizlenmeye çalışılır. Bu arada vücutta iğne
ucu kadar kuru yer kalmamasına itina gösterilir. En sonunda da,
kirli suların döküldüğü yere basan ayaklar, son olarak
tekrar yıkanıp çıkılır.
Guslün her iki halinde de, şart
ve farz olanı ağız ve burun içi ile bedenin tamamında
kuru yer kalmamasıdır. Bu yapıldıktan sonra, gusül
yerine getirilmiş, mânevî ve maddî temizliğe kavuşulmuş
olunur.
|
Gusül İle İlgili Mes'eleler
|
Bir adı da boy abdesti olan
gusül temizliğiyle bütün ibâdetler yapılır. Zira
namaz abdestinde sadece bedenin bilinen âzaları yıkanırken,
bunda ise tamamı yıkanmakta, daha fazlasıyla temizlik hâsıl
olmaktadır. Abdesti bozucu bir hâl vâki oluncaya kadar, her türlü
namaz kılınıp, ibâdet yapılır. Ancak abdesti
bozan bir hâl vâki olunca, gusül abdestinin hükmü de bitmiş
olduğundan ibâdet için yeniden abdest almak gerekir.
-
Gusletmesi gereken bir kimseden yıkanırken
idrar, kan, v.s. gibi abdesti bozucu bir akıntı gelse, guslü
bozulur mu?
Gusül sırasında gelen akıntı
guslü bozmaz, guslün abdest oluşunu bozar. Yani sahih olan ve
insanı cünüplükten kurtaran bu gusülle namaz kılınmaz.
İbâdet için yeniden abdest almak gerekir. Gusül ise tamamdır.
İlmi bir ifade ile, guslü
bozan herşey abdesti de bozar. Lâkin abdesti bozan herşey
guslü bozmaz. Bu bakımdan, gusül sırasında idrar yollarından
gelen bir akıntı, yahut yaradan akan bir mayi, veya diş
kanamaları, v.s. gusle mâni olmaz. Bu akıntılarla yapılan
gusül sahih, fakat abdest bâtıl olur.
Gerekmez. Sadece kuru bıraktığı
yeri yıkar.
Helâda gusletmek mekrûh ise de, müsait
yer yoksa câiz olur.
Kendisine gusül farz olan kimse, mümkünse
yemek içmek işini yıkandıktan sonraya te'hir etmelidir.
Buna rağmen yemek yeme ihtiyacı duyuyorsa, ekmek ve yemeğe
değecek taraflarını yıkamalıdır. Yani el
ve ağzını yıkayıp ondan sonra yemek yemeli, su
içmelidir.
Buna göre, sahurda yıkanmaya
vakit bulamayan kimse, el ve ağzını yıkayıp
yemeğini yer. Sonra da guslünü yapabilir. Yıkanmadığı
için sahursuz kalmak mecburiyetinde değildir.
Bedendeki tüyler vücuttan,
temizken ayrılmalı, tertemiz olarak dışarıya atılmalıdır.
Efdal olanı budur.
Ancak cünüpken böyle bir
temizlik yapılsa da sonra gusül edilse, guslün sıhhatine bir
zarar gelmez.
|
Gusül Kaç Kısma Ayrılır?
|
3 kısma ayrılır:
I. Farz olan gusüller:
Guslün, cünüplük hâlinden veya
hayız-nifas kanının kesilmesinden sonra yapılması
farzdır.
II. Sünnet olan gusüller:
1 -
Cuma namazı için yıkanmak sünnettir.
Cuma günü, hadîs-i şerîflerin
de beyanı üzere, Seyyidü'l-Eyyâm, yani; günlerin en şereflisi
ve üstünüdür. Aynı zamanda mü'minlerin bayram günüdür. Resûlüllah
Efendimiz, birçok hadîs-İ şerîflerinde, ümmetine, cuma günü
yıkanarak ve temiz kokular sürünerek mescide çıkmalarını
tavsiye buyurmuştur.
Perşembe günü veya cuma
gecesi yıkanmak ile de sünnet yerine getirilmiş olur. Cuma günü
yıkanmakla ilgili hadîslerin çokluğuna ve bu husustaki
şiddetli tavsiyeye bakarak, âlimler, cuma guslünü sünnet-i müekkede
olarak kabûl etmişlerdir. Traş olmak, tırnak kesmek gibi
diğer beden temizlikleri de yine cuma günü yapılması
tavsiye edilmiştir.
3 - Bayram namazları için de
yıkanmak yine sünnettir.
3 - Hac ve ömre için ihrama
girerken yıkanmak.
Bu yıkanmak, mânevî
temizlikten ziyade, maddî temizlik için olduğundan, kadınlar
o sırada hayız ve nifaslı dahi olsalar, bu guslü
yapabilirler. Şayet su yoksa, teyemmüm yapılmaz.
4 - Hacıların arefe günü
Arafat'da vakfe için yıkanmaları da sünnettir.
III. Mendub veya müstehab olan gusüller:
1 - Cünüplük veya hayız -
nifas gibi bir durum olmadan, temiz olarak ihtida etmiş yeni Müslümanın
yıkanması menduptur.
2 - İhtilâm ve hayız
olmamakla birlikte, onbeş yaşına ulaşarak hükmen bülûğa
eren kız veya oğlanın yıkanması da mendubtur.
Hayız ve ihtilâm yoluyla bülûğa erenlerin yıkanması,
zaten farzdır.
3 - Baygınlık geçirenin
baygınlıktan kurtulduktan sonra yıkanması... Bu gusül,
iyileşmeye karşı bir şükür olarak yapılır.
4 - Kan aldırdıktan sonra
yıkanmak.
5 - Ölü yıkamak için gusül
etmek.
6 - Berat ve Kadir gibi mübarek
geceleri ihya etmek için yıkanmak.
7 - Hacıların Mina ve Müzdelife'de
bulunmak için yıkanmaları.
8 -Mekke-i Mükerreme'ye veya
Medine-i Münevvere'ye girmek için, bu mübarek beldelere hürmeten yıkanmak.
9 - Güneş ve ay tutulmaları
ânında kılınan küsuf ve husuf namazları için yıkanmak.
10 - Yağmur duasına çıkmak
için yıkanmak.
11 - Yolculuktan gelen veya yeni çamaşır
değiştirenin de yıkanması menduptur.
12 - Felâket ve musibetler ânında
kılınan havf (korku) namazı için yıkanmak.
13 - Günahtan tevbe etmek isteyen
kimsenin de gusletmesi menduptur.
14 - Cünüplüğün hemen ardından
âdet görmeye başlayan kadın, dilerse cünüplükten dolayı
hemen yıkanır. Dilerse yıkanmayı, âdet bitimine bırakır.
15 - Zevcesiyle cinsî birleşmede
bulunan bir kimse, yıkanmadan önce ikinci bir kere daha birleşmede
bulunmak istediğinde, abdest alması veya gusletmesi menduptur.
16 - Cünüp bir kimsenin cünüplükten
tezelden kurtulması için yıkanmakta acele etmesi de
menduptur. Cünüp bir kimse, yıkanmasını namaz vaktini
geçirmeyecek kadar bir süre erteleyebilirse de hemen yıkanması
efdaldir. Selef-i sâlihîn, bu hususa son derece dikkat ederler,
kendilerine cünüplük ârız olunca, vakit geniş bile olsa
hemen yıkanmayı tercih ederlerdi.
Sünnet veya müstehab olan gusüller
mücerred olarak beden temizliği veya hürmet ve tâzim için yapıldığından,
farz olan gusüldeki gibi ağzı ve burnu yıkamak farz değildir.
|
Konuyla İlgili Tavsiye Linkler
|
|