İmama uymaya iktida, imama uyan
kimselere de muktedî denildiğini daha önce söylemiştik.
İktidanın sahih olmasında şu
şartlar aranır:
1 - Muktedînin namaza başlarken hem
namaz, hem de imama uymaya niyet etmesi.
2 - Kadınların imama uyabilmeleri
için, imamın, kadınlara da namaz kıldırmağa niyet etmesi.
3 - İmamın cemaatın önünde olması.
4 - Oturarak kılan ayakta kılana,
teyemmümle kılan abdestle kılana imamlık yapabilir. Bu, İmam-ı A'zam ile
Ebû Yûsuf'a göredir. İmam-ı Muhammed'e göre ise, böyle bir iktida sahih
olmaz. Çünkü imam hâlen cemaatten yüksek olmalıdır. Halbuki oturarak
kılan ayakta kılandan, teyemmüm ile kılan ise abdestle kılandan hâlen
aşağıdır.
5 - İmamla cemaatın kıldıkları farz
namazın bir olması. Meselâ, ikindiyi kılana öğleyi kılan iktida edemez.
Edâ kılan da kaza kılana uyamaz. İkisi de aynı vaktin edâsını veya
kazasını kılmalıdırlar.
Misafir mukîme, mukîm misafire
imamlık yapabilir. Ancak misafir imam olduğunda namazı kasreder, yani,
iki rek'at olarak kılar. Mukîm olanlar ise, imamın selâmından sonra
ayağa kalkarak namazlarını dörde tamamlarlar. Misafir mukîme uyar ise,
namazı tam olarak kılar.
Nafile namaz kılanın, farz namaz
kılana iktidası câizdir. Meselâ, öğleyi kılmış bir kimse öğle namazını
kıldıran bir imama iktida edecek olsa, bu ikinci kılacağı namaz nâfile
olarak câiz olur.
6 - Açıkta namaz kılındığında imam
ile cemaat arasında, kayık geçebilecek dere, nehir; araba geçebilecek
kadar bir yol yahut iki saf sığabilecek kadar bir açıklık olmamak
lâzımdır. Aradaki yol saflarla kapatılmışsa namaz câiz olur. Cami içinde
mesafe olsa bile câizdir. Zira caminin içi aynı yer sayılır.
7 - Mezheb ihtilâfı iktidaya mâni
değildir. Bu hususta evlâ olan, her Müslümanın kendi mezhebinde olan bir
imama iktida etmesi ise de, bu olmayınca, diğer mezhebden olan bir imama
uyularak namaz kılınması, tek başına kılınmasından efdaldir. Ancak
imamdan, muktedînin mezhebine göre abdesti bozan bir hâlin zuhur
etmemesi şarttır. Meselâ, Hanefî mezhebinde olan bir kimse, kendisinden
kan aktığını bildiği Şâfiî bir imama uyamaz. Zira abdestli iken kan
akmak Şâfiîye göre abdesti bozmasa da, Hanefî'ye göre bozar. Bu durumda
Hanefî olan Şâfiî'ye iktida edemez.
Binaenaleyh imam olacak kimseler,
cemaatleri içinde her mezhebden kimse olabileceğini nazara alarak,
mezhebler arası ihtilâflı konularda ihtiyatla amel etmeleri lâzımdır.
8 - İmam ile cemaatın namaz
kıldıkları yerin hükmen aynı yerden sayılması lâzımdır. Buna binaen
aralarında yüksek bir duvar olup imamın görülmesi ve sesinin işitilmesi
mümkün olmasa, o iktida sahih olmaz.
9 - Cemaate kavuşmak için koşa koşa
yürümek mekruhtur.
10 - Mescidlerde cemaatla kılanan
namazlar evde aile ferdleri ile birlikte cemaatle kılınan namazlardan
daha faziletlidir. Çünkü camiye giderken atılan herbir adımın ayrı bir
sevab ve fazileti vardır.
Bununla beraber, bütün namazları,
camilerde kılıp evde kılmayı tamamiyle terketmek de doğru değildir.
Çünkü bilhassa çocuklar, anasından babasından gördüğünü taklid eder ve
onun te'sirinde kalır. Süse meraklı olan bir annenin kızı, çoğu
vakitlerini süslenmekle geçirir. Sinema ve eğlenceye düşkün bir babanın
çocuğu da, büyüyünce aynı şekilde olur. Bu bakımdan ana-babalar,
çocuklarına, her yönüyle iyi örnek olma mecburiyetinde oldukları gibi;
namaz; oruç gibi ibâdetlerde de onlara rehberlik yapmak ve nümûne olmak
durumundadırlar. Aksi halde büyük vebal altında kalırlar. Nitekim
"Evlerinizi mezar yapmayınız!" ve "Namazdan evine de bir hisse ayır"
meâlindeki hadîs-i şerîflerle, evlerin namaz kılınmaz, hiçbir ibâdet
yapılmaz bir hâle getirilmesine Peygamberimiz karşı çıkmışlardır.
Sünnetlerin ve nâfile namazların, evlerde kılınmasının, camilerde
kılınmasından daha faziletli ve sevablı olmasının bir hikmeti de, bu
olsa gerektir.
11 - İmamın sesi kâfi gelmezse,
cemaatten biri veya müezzinler, iftitah ve intikal tekbirlerini ve
selâmları cehren tekrarlarlar.
12 - İmam birinci selâmı, ikinci
selâmdan daha yüksek sesle okur. Çünkü namazın bittiğini ilân eden, asıl
birinci selâmdır.
13 - İmam selâm verince, muktedî
de, selâm ve duaları bitirmese bile selâm verir. Ancak henüz Tehıyyât'ı
okumayı bitirmemiş ise, selâm vermez. Önce Tehıyyât'ı tamamlar, sonra
kendi başına selâm verir.
14 - İmama teşehhüdde iken yetişip
Tehıyyât'ı okumaya başlıyan kimse henüz Tehıyyât'ı bitirmeden imam ayağa
kalksa, ona uyup ayağa kalkmaz. Tehıyyât'ı okumayı bitirir öyle kalkar.
Bununla beraber, Tehıyyât'ı bitirmeden kalkmasında da bir mahzur yoktur.
15 - İmama uyan, rükû' ve secdedeki
tesbihleri üçe tamamlamadan imam kalksa, o da kalkar.
16 - İmama uyan kimse rükünleri
imamdan sonra yapmalıdır. İmamdan önce rükû'a eğilmek, secdeye gitmek,
imamdan önce rükû' ve secdeden doğrulmak câiz değildir.
17 - Şu hususları imam
terkettiğinde cemaat onları terketmez, yaparlar:
* Rükû' ve secde tekbirlerini
terkederse,
* Başlangıç tekbîrinde elini yukarı
kaldırmayı terkederse,
* Rükû' ve secde tesbihlerini
terkederse,
* Teşehhüdde okumayı terkederse,
* Selâmı terkederse,
* Teşrik tekbirlerini terkederse.
18 - İmam namazın herhangi bir
rek'atında bir secde fazla yapacak olsa veya son oturuşta oturduğu halde
unutarak sonradan kalksa cemaat ona uymaz. Sübhânallah veya Allahü Ekber
diyerek îkaz ederler.
19 - İmam eğer okurken tutulursa,
arkadaki cemaatten birinin açması, imama hatırlatması gerekir.
İmam okurken tutulduğu vakit vâcib
miktarda okumuş ise, hemen rükû'a gitmelidir. Vâcib olan miktarı
okumamışsa, hemen okuduğu âyetin aşağısında olan veya ezberinde olan
başka bir âyete geçebilir. Cemaatı hatırlatmak zorunda bırakmamalıdır.
20 - Namazdan sonra imamın cemaata
dönmesi sünnettir.
21 - İmama uyan, ilk rek'atta imama
yetişmiş ise imamla beraber selâm verir.
İmama tamamen uyan, yani, namazın
evvelinden sonuna kadar fâsılasız olarak imama iktida eden, bütün
rek'atları imamla beraber kılan kimseye müdrik denir.
İmamı rükû'da bulan kimse, ayakta
tekbir alıp rükû'a eğilir. Bir kere Sübhânallah diyecek kadar bir süre
imamla beraber rükû'da kalırsa o rek'ata yetişmiş, idrâk etmiş sayılır.
22 - İlk rek'atta imama yetişemeyen
kimseye mesbuk denir. Bu kimse yine imama uyar. Son oturuşta sadece
Tehıyyât'ı okur ve susar; salâvat ve duaları okumaz. Teşehhüdü ağır ağır
okuyarak imamın namazı tamamlamasına kadar da uzatabilir. İmam sağa
selâm verince o selâm vermez, sola da selâm vermesini bekler. İmamın
sola da selâm vermesinden sonra ayağa kalkarak yetişemediği rek'atları
tamamlar.
İmama ikinci rek'atta yetişen kimse
imam selâm verdikten sonra Allahü Ekber diyerek kalkar. Sübhâneke,
Fâtiha ve zamm-ı sûre okuyup rükû' ve secdeleri yaptıktan sonra oturur.
Tehıyyât, salâvat ve duaları okuyarak selâm verir.
3. rek'atta imama yetişen ise,
ayağa kalkınca Fâtiha ve sûre okumak suretiyle 2 rek'at daha kılar.
4. rek'atta imama yetişen kimse,
imamın selâmından sonra kalkıp, Sübhâneke, Fâtiha ve sûre okuyup bir
rek'at kılar, oturur. Tehıyyât'ı okuduktan sonra hemen kalkar, iki
rek'at daha kılar. Bu iki rek'attan birincisinde Fâtiha ve sûre okur.
İkincisinde ise, sadece Fâtiha okur. Burada dikkat edilecek husus, kendi
başına namaz kılarken önce Fâtiha ve sûre okunan birinci ve ikinci
rek'atları kılmaktır. Çünkü o, imama 4. rek'atta yetiştiği için sadece
Fâtiha okunan son rek'ata yetişmiştir. Geriye Fâtiha ve sûre okunan 2
rek'at ile sadece Fâtiha okunan 1 rek'at kalmıştır. Bu sebeble imam
selâm verdikten sonra kılacağı 3 rek'atın ilk 2'sinde Fâtiha ile beraber
sûre de okur, sonuncu rek'atte ise sûre okumaz.
3 rek'atli olan akşam ve vitir
namazlarının 3. rek'atinde imama yetişen kimse, imam selâm verdikten
sonra kalkar, Fâtiha ve sûre okuyup bir rek'at kılar, oturur. Tehıyyât'ı
okuyup tekrar kalkar, yine Fâtiha ve sûre okuyup bir rek'at daha kılar,
sonra oturup selâm verir.
23 - Mesbuk, yani, imama ilk
rek'atta yetişemeyen kimse, unutarak imamla beraber selâm verse
kendisine sehiv secdesi gerekmez. Ancak imam selâm verdikten sonra selâm
verse sehiv secdesi vâcib olur. Kasden imamla beraber selâm verdiği
takdirde ise namazı bozulur.
24 - Cemaat selâmdan sonra:
Allahümme ente's-selâmü ve
minke's-selâm, tebârekte yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm
Allahım, sen bütün noksanlardan
sâlimsin, selâmet sendendir. Ey azamet ve ikram sahibi, senin inâyet ve
bereketin sonsuzdur. Cümlesi okununcaya kadar yerlerinde durur, sonra
kalkıp sünneti ve duayı başka münasib bir yerde tamamlarlar. Farzdan
sonra saffı bozmak müstehabdır. Tâ ki sonradan gelenler cemaatı hâlâ
farzda sanmasınlar.
Münferiden namaz kılanlar ise,
farz-sünnet bütün hepsini aynı yerde kılabilirler. |