Resûlüllah'ın ashabından
bir cemaat toplanmış, Fahr-i Kâinat Efendimize ziyarete gelmişlerdi.
Toplu halde Mescid-i Saâdetin bitişiğindeki Hâne-i Saâdetin
kapısına gelince, içeri giriş izni istemişlerdi.
Allah Resûlü, o sırada içerde
istirahat halinde idiler. Ziyaretçileri geldiği kendisine haber
verilince, derhal giyindiler ve misafirlerini karşılamak üzere
kapıya doğru yürüdüler. Kapının hemen yanında,
içi su dolu bir küp vardı. Resûlüllah Efendimiz, kapıyı
açmadan önce, küpteki suya doğru eğildiler ve suya akseden
kendi görüntüsüne saçlarını güzelce düzelttiler, başlarındaki
sarığa da muntazam bir şekil verdiler.
Resûlüllah'ın kendisini
ziyarete gelen bir grup Müslümanı karşılamak için çıkarken
kendisine bu şekilde çeki düzen vermesi, saç ve sakalını
taraması, hanımı Âişe Vâlidemizin dikkatini çekmiş,
hem de garibine gitmişti.
- Sen de mi süsleniyor, gösteriş
ihtiyacı duyuyorsun yâ Resûlâllah, diye sormaktan kendini alamamıştı.
Âişe vâlidemizin bu
sorusuna, İslâm'ın gerçek mânâsını şahsında
yaşıyarak bizlere de örnek olan Allah Resûlü bakınız
ne cevab veriyor:
- Evet, ya Âişe! Bir Müslüman,
kardeşlerinin karşısına çıkarken kendisine çeki-düzen
verip onlara çirkin bir görüntü ile muhatap olmaktan kaçınmalıdır.
Allah güzeldir, içi ve dışı temiz ve güzel olanı
sever. Müslümanın diğer Müslüman kardeşlerine karşı
güzel görünmesini ister."
Demek ki giyim ve kuşamda
kendini kapıp koyvermek, kılık kıyafeti kirli ve
pejmürde olmak Müslümanlığın şiârı değildir.
Bâzılarının zannettiği gibi, bu şekilde hırpanî
giyim ve dağınıklık, tevâzu' ve fazîlet emâresi
de değildir. Allah Resûlünün sünneti, tertemiz, derli-toplu bir
giyim içinde insanlara güzel görünmektir. Binaenaleyh, dostlarımız
ve din kardeşlerimizle karşılaşıp etrafımızla
muhatap olurken, üstümüzü, başımızı, giyim ve kuşamımızı
derleyip toparlamak zorundayız.
Aksi halde, bizim dağınıklığımız
ve pejmürdeliğimiz sadece şahsımıza değil,
mensubu olduğumuz dîne de mâledilir. Muhatabımızda, bu
hâl içinde bulunmamızı İslâmiyet emrediyormuş
gibi menfî bir kanâat meydana gelebilir.
Zaten bu hususu din düşmanları
devamlı olarak işlemekte, Müslümanların "bir lokma
bir hırka" felsefesine sâhip, dünyaya hiç ehemmiyet vermez
kimseler olduklarını etrafa yaymaktadırlar. Bizim pejmürdelik
ve dağınıklığımız, bu menfî
propagandaya kuvvet vermekten başka bir şey'e yaramayabilir.
|