Rivâyet olunduğuna göre bir
hırsızı yakalayıp Hz. Ömer'e getirdiler. Hz. Ömer
(ra) ona:
-Niçin çaldın? diye sordu. Hırsız:
- Çaldımsa Allah'ın takdîriyle
çaldım. Allah böyle takdîr etmiş, diye cevab verdi.
Hz. Ömer bu cevaba hiçbir şey
demedi, yalnız emir verip hırsızlık cezası
olarak elini kestirdi ve ayrıca da dayak attırdı.
Kendisine niye böyle iki ceza verdiği soruldu.
- El kesmek hırsızlıktan,
dayak da Allah'a yalan ve iftirasından dolayı, cevabını
verdi.
* * *
Hz. Osman'ın katli hâdisesine
iştirâk edenlerden bâzıları, Hz. Osman'ı
kendilerinin öldürmediğini, onu öldürenin Allah olduğunu
ileri sürmüşlerdi. Evini muhasara ettikleri zaman ok atarken, Hz.
Osman'a:
- Bu okları sana attıran
Allah'tır, diyorlardı. Hz. Osman (ra) onlara şu güzel
cevabı vermişti:
- Allah'a iftira ediyorsunuz ey
yalancılar! Eğer oku Allah attırsa idi, hedefe isabet
etmez miydi?
* * *
Bir ihtiyar, Hz. Ali'ye şunu
sordu:
- Bizim Şam'a (Sıffîn
Harbi'ne) yürümemiz, Allah'ın kaza ve kaderiyle miydi? Bunu bize
söylemelisin!
Hz. Ali şu cevabı verdi:
- Bitkileri, çimenleri bitiren,
mahlûkata can veren Allah aşkına derim ki, hangi yere ayak
bassak ve hangi yere konsak, bu ancak Allah'ın kaza ve kaderiyle değil
de nedir?
- Öyle ise bizim yorulmamız
boşuna, bizim için mükâfat, ecir ve sevaba hak kazanmak yok
gibi...
- Ey ihtiyar, siz giderken Allah
size gidişiniz için büyük ecir verdi. Dönüşde de dönüşünüz
için ecir verdi. Çünkü siz bunları yaparken zorla yaptırılmış,
buna mecbur edilmiş değilsiniz. Bunları arzunuzla yaptınız.
-Bizi kaza ve kader sevketmedi mi?
- Yazık! Sen, kaza sana yapıştı,
kader sana sarılıp takıldı sanıyorsun. Eğer
iş öyle olsaydı, sevab ve ıkâb bâtıl
olurdu. Va'd ve vaîde, emir ve nehye lüzum kalmazdı. Günah işleyene
Allah ıkâb etmez, iyilik sâhibini de övmezdi. İyilik yapan
övülmeğe, kötülük yapandan lâyık olmazdı. Kötülük
işleyen de yerilmeğe, iyilik yapandan daha müstehak sayılmazdı.
Bu gibi saçma sözler, putlara tapanların, şeytanın
ordularının, yalancı şahitlerin, doğruyu görmeyen
körlerin sözleridir. Onlar, bu ümmetin Kaderiyesi ve Mecusîleridirler.
Allahü Teâlâ kullarını muhayyer bırakmak suretiyle
emretti. Sakındırmak için de nehyetti. Kolay olan şeyleri
teklif etti. Zorlayarak isyana, boynundan çekerek itâata mecbur
etmedi. İnsanlara peygamberleri boşuboşuna göndermedi. Gökleri,
yerleri ve bunlar arasında olan varlıkları boş yere
yaratmadı. "Böyle şeyler kâfirlerin zanlarıdır,
yuh olsun kâfirlere, onlara cehennem var."
Bunun üzerine yine sordular:
- Öyleyse bizi sevkeden kaza ve
kader nedir?
Hz. Ali:
- O, Allah'ın emri ve hükmüdür,
dedi ve arkasından şu âyet-i kerîmeyi okudu:
"Rabbin ancak kendisine kulluk
etmenizi emir buyurdu."
İhtiyar sevinerek kalktı
ve:
- Sen o zâtsın ki, sana itâat
sayesinde kıyâmet günü Allah'ın rızası umulur.
Dinimizin anlayamadığımız mes'elesini bize açıkça
îzah ettin. Allah, sana bunun en güzel ecrini versin."
|