*エッ`キ.クク.キエッ`キ.ク((( RAVDA.net )))ク.キエッ`キ.クク.キエッ`*

TEYEMMÜM AYETİ NASIL NAZİL OLDU?

Nebiyy-i Muhterem'in (as) pâk zevcesi Âişe (r. anhâ) teyemmüm âyetinin geliş sebebini şu şekilde anlatmaktadır:

Resûlüllah Efendimizin seferlerinden birinde, birlikte yola çıkmıştık. Medine ile Mekke yolu üzerinde bulunan Beydâ veya Zâtü'l-Cevyş mevkiine vardığımızda boynumdaki gerdanlığım kopup kayboldu. Aransın diye Resûlüllah (as) o mahalde orduyu bekletti. Halbuki beklenilen yer, bir su başı değildi. Askerler, bu durumdan rahatsız oldular ve babam Ebû Bekir'e gelip:
"Yâ Ebâ Bekir! Âişe'nin ettiğini gördün mü? Resûlüllah'ı da (asm), herkesi de yollarından alıkoydu. Su başında değiller. Kimsenin yanında su yok" dediler.
Babam benim yanıma geldi. Resûlüllah da (asm) uyumuş, mübarek başını dizime koymuştu. Ebû Bekir (ra):
"Sen Resûl-i Ekrem'i de, herkesi de yolundan alıkoydun. Su başında değiller. Kimsenin yanında su yok" dedi.
Babam Ebû Bekir, bu meâlde bana itâb etti, çok tarizlerde bulundu. Hattâ kızgınlığından eli ile böğrüme bile vurdu. Böyle iken ben yine Resûlüllah'ın mübarek başı dizimde olduğu için, hiç kıpırdamadım.
Geceyi orada geçirdik. Tan yeri ağarıp sabah namazı vakti girince Resûlüllah (asm) kalktı. Hiç su yoktu. Bunun üzerine yüce Allah teyemmüm âyetini (el-Mâide, 6) inzâl buyurdu.

Herkes teyemmüm etti. Namazlarını teyemmümle kıldılar.
 

Üseyyid bin Hudayr, bu hâdise üzerine:
"Ey Ebâ Bekir hânedanı! Bu sizin ilk bereketiniz değildir" dedi. Bana hitaben de:
"Allah seni hayırla mükâfatlandırsın. Vallah senin hoşlanmadığın hiç bir iş başına gelmez ki, Allah onda senin için de, Müslümanlar için de bir hayır bulundurmasın" dedi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz de, teyemmüm âyetinin nüzûlünden duyduğu sevinci, "Senin gerdanlığının bereketi ne büyük imiş" buyurarak izhar ettiler.
Gerdanlık bütün aramalara rağmen bulunamadı. Sonra gideceğimiz sırada üzerine bindiğim deveyi kaldırdık. Gerdanlığı altında bulduk.