*´¯`·.¸¸.·´¯`·.¸((( RAVDA.net )))¸.·´¯`·.¸¸.·´¯`*

ÖLÜLER NASIL DİRİLECEK?

Hz. İbrahim Filistin'den kalkıp sık sık Mekke'ye geliyor, oğlu İsmâil ile hanımı Hacer'i ziyaret ediyordu. Bu mûtad ziyaretlerinden birinde, yolculuğunu sahilden yapmak zorunda kalmıştı. Deniz kenarında bir hayvan leşi gördü. Leş üzerine dalgalar vuruyor ve dalgalarla birlikte gelen balıklar ve deniz hayvanları, o leşten yiyorlardı. Dalga çekilince, bu defa da kara hayvanları ve kuşlar leşin başına üşüşüyorlardı. Her bir hayvan, leşten bir parça koparıp midesine indiriyordu.

Gördüğü bu manzara Hz. İbrahim'in merakını çekti. "Cenâb-ı Hak, acaba bu hayvanı nasıl diriltecek? Herbiri başka bir hayvanın midesinde olan zerrelerini nasıl toplayıp bir araya getirecek?" diye düşündü.

Bu düşünce, onda "dirilme" hâdisesini gözüyle görmek arzusunu uyandırmıştı. Allah'a yönelerek,

"Ey Rabbim! Ölüleri nasıl diriltirsin? Bana göster" diye dua etmeye başladı.

Hz. İbrahim'in bu dua ve niyazına Allah:

"Ey İbrahim! Ölüleri Allah'ın dirilteceğine îmanın yok mu? Bu hususta herhangi bir şübhen mi mevcut?" sorusuyla karşılık verdi.

Hazret-i İbrahim cevaben:

"Ey Rabbim! Ben ölüleri dirilteceğine kesin olarak inanıyor, bu hususta hiçbir şübhe duymuyorum. Ancak bu hârika fi'lini gözümle de görüp kalben tam tatmîn olmak istiyorum" dedi. 

İnsan bâzan, kesin olarak bildiği, inandığı şeyleri, gözüyle de görmek ister. Bu, son derece tabiî bir haldir.

Hz. İbrahim'in isteği de bu nevidendi. Şübhesiz onun, Allah'ın ölüleri dirilteceğine inancı tamdı. Bu konuda hiçbir şüphesi yoktu. Buna rağmen, dirilme hâdisesini merak ediyor, gözüyle de görmek istiyordu.

Allah'ın Hz. İbrahim'in niyetini bildiği halde, "sen îman etmedin mi?" diye sorması da düşündürücüdür. Böylece Hz. İbrahim'in içindeki niyyetini açıklamasına imkân vermiş oluyordu. Hâdiseyi sonradan duyan insanların onun hakkında kötü düşünmelerine fırsat bırakmıyordu.

Cenâb-ı Hak, Hazret-i İbrahim'in, ölülerin nasıl diriltildiğini görme isteğini kabul ederek, ona:

"Ayrı cinsten 4 kuş al. Onları önce iyice kendine alıştır. Sonra kes. Parçalarını birbirine karıştır. Bu parçalardan herbirini etrafında görünen şu dağların ayrı bir yerine koy. Sonra o kuşları isimleriyle çağır. Sür'atle, âzaları tam ve diri olarak sana geldiklerini göreceksin" dedi.

Hazret-i İbrahim verilen bu emri yerine getirdi. Önce kuşları bulup kendine alıştırdı. Sonra kesti. Tüylerini yolarak herbirini 4 parçaya ayırdı. Her parçayı diğerleriyle karıştırarak, başlarını da yanlarına koydu. Dört ayrı dağın tepesine baktı. Sonra o kuşları, isimleriyle çağırdığı zaman, hepsinin canlı olarak kendisine uçup geldiğini gördü.

Bu manzara karşısında kalbi heyecanla çarpmaya başlamıştı. Çünkü ölülerin dirilişi hakikatini bizzat görme nimetine nail olmuştu. Bundan dolayı, Allah'a hamd ve şükürlerde bulunuyordu. Kalbi tam itmi'nan bulmuş, huzur ve vecd içinde kalmıştı. 

(Mehmed Dikmen - Peygamberler Tarihi)